Tasarım Odaklı Düşünme ve Wemore Araştırma Süreçleri / Doç. Dr. Elif Kuş Saillard

Kurumsal dünyada adını sıkça duymaya başladığımız Design Thinking, Türkçe ifadesiyle Tasarım Odaklı Düşünme (TOD), kökleri 70’li yıllara uzanan bir düşünce ve yaklaşım biçimidir. IDEO’nun kurucusu David M. Kelley’in iş dünyasına uyarlamasıyla birlikte 90’ların başından bu yana çok başarılı örnekler üretmiş ve giderek popülerleşmiştir. Dijital Devrimi deneyimlediğimiz, inovasyonun varkalım mücadelesine dönüştüğü şu günlerde Tasarım Odaklı Düşünme parlayan bir yıldıza dönüştü.

TOD‘u iyi anlayabilmek için içinde bulunduğumuz yeni çağın hakim dünya görüşünü ortaya koyabilmek gerek: Katılımcı Paradigma. Dördüncü Sanayi Devrimi veya Dijital Devrimin paradigması. İnsan merkezli bir yaklaşım. Ürün ve hizmetler, müşteri / kullanıcı katılımını sağlayan tasarlama süreçleriyle hayat buluyor.

Milyarlarca insanın mobil araçlarla bağlanabilmesi, daha önce görülmemiş boyutlarda güç ve saklama kapasitesi ile birleşince bilgiye erişimleri sınırsız imkanlara kavuştu.–>

Nesnelerin interneti ve Yapay Zeka gibi uygulamalarla bu imkanlar katlanarak genişliyor. Araştırma dünyasının profesyonelleri bilgi üretme süreçlerinde bu gelişmeleri dikkate alıp paradigma dönüşümünü yaşamak zorunda. Sadece araştırma profesyonelleri değil dönüşmesi gereken, bilim insanları dönüşmeli en başta.

Daha önce “Ölçmek mi dediniz?” başlıklı yazımda da belirtmiştim sosyal bilimciler, eski sanayi devrimiyle örtüşen sosyal mühendislik rollerinden sıyrılmayıbaşarmak zorundalar. Büyük Veri çağında ölçmek artık robotların işi.

Bugün asıl mesele insanı anlamak.

İşte TOD farkı da buradan geliyor. Tasarım süreçlerinde Empati ilk adım oluyor.

d.school’da biz öğrencilerimizden bir problemi çözmelerini istemiyoruz. Problemin ne olduğunu tanımlamalarını istiyoruz.” Öğrenciler sahada, empatiyi geliştirebilecekleri yerden tasarım sürecine başlıyorlar. İlk görevleri, tasarımı kimler için geliştirecekler ise o insanlarla etkileşime geçmek. Onları gözlemlemek ve onları dinlemek. Amaç, kullanıcıları anlamak.

Sosyal bilimler alanında anlamacı yöntemler (qualitative methodologies), hep vardı fakat eski paradigma içerisinde kendisine saygın bir yer edinemiyordu; çünkü ölçmeye dayanmıyordu. Bugün ise “altın çağını” yaşıyor. Sadece bilim dünyasında değil “geçerli bilgi üretme yaklaşımı” olarak kurumsal dünyada da karşılık buluyor (TOD örneği). Anlamacı yöntemler (Grounded Teori, Fenomenoloji vb.) her zaman, beşeri bilimlerin “insan eylemini anlamak ve yorumlamak” için var olabileceğini belirtti. İnsan eylemi (ve deneyimi) ise ancak onu gerçekten dinleyerek anlaşılabilirdi. Anlamacı yöntemler, insanlarla etkileşimi artıran ve dinlemeyi sağlayan teknikleri benimsedi.Özellikle Grounded Teori ile TOD’un yöntemsel süreçlerdeki benzerliği şaşırtıcı boyutlarda. Grounded Teori, araştırmcıların belirledikleri bir problem ile sahaya çıkmalarını istemez. Problemin kendisinin sahanın içinden belirmesini ister. Çünkü bilim insanı kendi kavramsal şemasını değil, veriyi önemsemelidir.

Kısaca belirtmek gerekirse, tümüyle keşfedici bir yaklaşım baştan belirlenmiş bir problemin çözülmesi / hipotezin test edilmesiyle değil; problemi tanımlamaya imkan veren ve empatiyi besleyen tekniklerin kullanılmasıyla mümkün olur.

İnovasyon isteyen organizasyonlar öncelikle yeni paradigmayı içselleştirebilmelidir.

Müşteri veya çalışanlarına, önceden tanımlanmış problemlerin (memnuniyet, bağlılık anketleri gibi) çözümünde bir araç olarak yaklaşmak yerine problemin tanımını müşteri ve çalışanların katılımıyla yapabilirler.

Bundan sonra araştırma sürecinin kendisi bir tasarım süreci olarak kabul görmelidir. Organizasyonlar, eski paradigmanın doğrusal ve indirgemeci yaklaşımından uzaklaşarak araştırma tasarımı sürecinin aktörleri olabilirler. Bunun için,

“Bize bir memnuniyet anketi lazım” “5 fokus grup istiyoruz”a indirgenmiş ısmarlamalardan kaçınarak işe başlayabilirler.

Paradigma dönüşümüne kendilerini hazır hisseden organizasyonlar, @WEMORE ekibi olarak geliştirdiğimiz yaklaşımdan beslenebilirler. Katılımcı paradigma ile, müşteri ve çalışanlarınızı daha iyi dinleyerek anlamanızı sağlayabilmek için Wemore sizi işbirliğine çağırıyor.

İnsanlık, son 300 yılda geçirdiği değişimden çok daha fazlasını gelecek 20 yıl içerisinde yaşayacak. Bekleyecek vakit yok farkında mısınız?